İşsizlik ve Diplomalı İşsizler

28.12.2008 19:24

Dünya varoldu olalı, son iki asır içinde geçirmiş olduğu değişimi ve dramatizmi geçirmemiştir. Avrupa’daki Aydınlanma Dönemi ve aynı devre rastlayan Sanayi İnkılâbı ile beraber içtimai, siyasi, askeri ve iktisadi hayat muazzam bir şekilde değişime uğramış ve bu sistemin getirdiği tüm fikir, izm, dogma, düşünce ve sairenin başına ‘’modern’’ kelimesi, bundan önceki devre de ‘’klasik’’ sözcüğü daha evveline ise ‘’ilkel’’ kelimesi eklenerek her şey tanımlanmaya ve açıklanmaya çalışılmıştır. Bu yüzyıl içinde iki büyük cihan harbi olmuş ve bu savaşlarla beraber yeni düşünce akımları da uluslaraarsı arenada yeni yerlerini almışlardır. Bu değişimlerden biri hiç kuşkusuz iktisadi hayatta oldu. Önce Liberal-Klasik İktisat ile Sosyalist İktisat arasında dünya yeni bir mücadeleye sahne oldu. Pürkapitalist sistem 1929 Krizi ile çökünce yerini Sosyalist İktisatla bir ölçüde yaklaştıran Keynesçi İktisata bıraktı ve böylece kamunun ekonomi içinde aktif rol alması öngörüldü. Bu sayede sosyal devlet anlayışı gelişerek insanlar bir takım sosyal güvence hakkına da kavuşmuş oldu. Bu, ta ki 1973 Petrol Krizine kadar devam etti. Artık sosyalist dünya da zayıflamıştı. Kapitalizm yumuşak yüzünden sert ve acımasız yüzüne yani aslına dönmeye başlamıştı. Devletin ekonomi içindeki yeri tartışılır hâle geldi. Kapitalin önündeki tüm engeller kaldırılmalıydı. Bunun pahası ne olursa olsun bu ödenecekti.
İşte 1980’lerle beraber Türkiye’de de bu rüzgârlar hakim oldu. ithal ikâmeden ölçek ekonomisine yani ihraç ikamesine geçmek! Bunun yolu hiç kuşkusuz belliydi. Önce kamu teşebbüslerinin yeri sorgulandı ve sonuçta… Sonra devletin ekonomi içindeki rolü tartışılmaya başlandı ve neticede devlet küçülmeli, dendi! Devletin aslî görevi savunma ve adaleti temin etmekten ibaret olmalıydı yani ‘’sosyal devlet’’ anlayışının bir ibare şeklinde sadece kâğıt üzerinde yazması kâfiydi.
Buradan asıl gelmek istediğim nokta yıllarca ülkenin en büyük problemi olan istihdam sorunudur. Bu konu o kadar mühim ki sırf istihdamı ele almak bile başlı başına büyük bir çalışmayı gerektirmektedir. Sadece istihdamla iç içe olan bir sürü mesele de beraberinde gelmektedir. Ancak biz sadece rakamlara bakmakla yetineceğiz. 1990’da % 8,2 olan işsizlik oranı 2000 yılına gelindiğinde % 6,8 seviyesine gerilemiş ancak yine 2000 yılında yaşanan krizle birlikte 2001’de % 8,5 düzeyine ulaşmıştır. 2002 yılında % 10,6 ve 2003 yılında % 12’lere yükselmiştir. Ancak bunlar gerçeği yansıtmaktan ziyade izafi rakamlardır. Çünkü ortada atıl bir işgücü vardır. Atıl işgücü eksik istihdam ile işsizlik oranının toplamıdır. Şayet bunu da düşündüğümüzde günümüz itibariyle bu oran % 16’yı geçmektedir. 2002 yılından bu yana GSMH’de ortalama % 6 civarında büyüme yaşanmasına rağmen işsizlik artmaktadır. Buna istihdam yaratmayan büyüme modeli denir. Tüm yukarıda anlatılanlar yıllardır dile getirildiğinden insanımız buna alışmıştır ancak şimdi bunun içinde yeni bir problem hasıl olmuştur. Türkiye tarihi boyunca bu boyutlarda diplomalı işsizlik sorunu yaşamamıştır. Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası Birliğine kayıtlı 300 bin üyesinden % 25’i işsizdir. Eğitim-fen ve edebiyat fakülteleri yılda ortalama 60 bin mezun vermekte ve 200 bine yakın öğretmen ve öğretmen adayı atama beklemektedir. Diğer fakültelerin durumları ise daha vahimdir. Eğitimli işsizlik oaranı % 33 mertebelerindedir. Yeni mezunlar arasında ise işsizlik oranı % 50’yi aşmıştır. Yani ortalama üç eğitimliden biri işsizdir. Aslında rakamlara takılmadan da bu oranı tahmin etmek kolaydır. Sadece KPSS’ye başvuru oranını dikkate aldığımızda durum kendini gösterecektir. Özellikle 2000 yılından bu yana devletin, vasıflı eleman istihdam etmemesi bunda büyük rol oynamıştır. KPSS ile koklatılan kamunun istihdam politikası bunu çözmekten uzaktır. Zaten mülakat ile de toplumsal adalet duygusu büyük ölçüde zarar görmüştür. Bu durumda istihdam yaratmadan büyüyen özel kesimin de istihdama tek başına çözüm getireceğini düşünmek zor olmasa gerekir.
Ülkemizdeki düşük ücretler, kayıtdışı istihdam, güvencesiz meslek, eksik istihdam tam bir keşmekeş hâl yaratmıştır.
14/03/2008-İstanbul